17 Temmuz 2009 Cuma

Aşk

"Biz bu dünyaya üç harfin mahrecini çıkarmaya geldik…
Ayın, Şın, Kaf = Aşk” (*)



Aşk…


“Sen” tahtına kim oturmuşsa onun adıydı.


Ödenilen bedellerin ismiydi.


“Şunu yaptım. Bunu yaptım” dedikçe kanayan yanımızın acısıydı.


En kaygan yanından yürümekti kalbin, düştükçe vazgeçmemek her düşüşte bir daha yenilenmekti.


Yüreği çatlatan en derin nefesti.


Sukutun sesiydi o.




Aşk...


İçimizin en garip telaşıydı.


Tanıdık bir isimdi


Kişiler adedince yaşanmışlık taşıyan, bilinen, ama bilindikçe unutulan yanımızdı.


Sonu hüzünlü biten masalların en zalim kahramanı iken, aynı anda en acınan taraftı.


Torbasında tek isimle gelen, bir ömür o ismi tekrarlatandı.


Klasikleşmiş bir şiir gibi her an yenilenen, yenilendikçe çoğalandı.


Hayatın nefes almaktan ibaret olmadığını öğretirken, bir gözleri ahuya zebun edendi.


Bütün “sen”li anları toplatıp, “işte hayat bu” dedirtendi.


0 yorum: