21 Aralık 2009 Pazartesi

Yanakların Üşümesin Diye mi Ağladın Efsa


geceydi… bir düşe düşmek bu kadar mı zor efsa’ ,

ve bir ölüm bu kadar mı düş?


Nakarat nakarat yalnızlığımdan seni besteledim, ah bu tını beni öldürmüyor da efsa’!

İstanbul’dan önce ben ağladım sabahında… Sözlerim kan çanağı, hüznüme ekmek doğrama! Dün gece üşüdüm de çok, kuşlar mı söyledi efsa’? Kalbimiz vardı evet titreyince bil(diril)dik. Sızlanmak de neymiş, eyvah eyvah öldük mü yoksa? Topuğumuzdan çekilen narin can değil de ne? Seni yaşatmak için çareyse, biz mi ölseydik?

Söyle, neye yarardı ki, son soluğunu yutmuşa? Bir can kaç soluk ederdi gözlerimizin yamasına? Soldu dilimin gülü efsa'.

Su; bir kursak geçimi su, acı(mı) yedirildik!

Bir mum yaktım geceye… Üfle(me)!

Hişşş… sen ses etme, melekler sus kesiliyor iki dudak arası emrine. İncinmesin gönlünün nazı, ben yüzdürürüm kâğıt gemileri bileklerinde. Bir sarışın geceydi ağlay(t)ışların, esmer kaldı göğ(s)ümde…

Ve efsa…

Ve masum…

Ve ahh…

Saçların niçin vardı ki senin ve gözlerin! Kimseler bilsin işte, senle diye ölümü de özlerim! Eyy seni, en seni ben de sevdim. Bir tebâreke saldım ardına, işittin mi huri güzelim? Ah efsa ahh… Şimdi uzanmışsın boylu boyunca bir mezar taşı keyfinde misin..?

Özlemek de var mı cennette, öyleyse en çok beni…

Sus/tum… Bildi ki arz niçin susulacaklar. Adınla gelen baş göz üstüne efsa’, yok mu o diyardan bir haber yangın sineye? Eyvallah olsun kahrına, narına, sitemine. Dudak bükersem Azrail’e hak ola(yd)ım senden önce! Bir mum, bir de su, dile gel hangisine meyledeyim? Önce yak, önce ver ateşe külümü ki hiçliğim bileyim. Allah’tan korktum efsa’, adında! Adımla korkma, yol dediğin eni boyu sen. Sen ki; hasret, sen ki; vuslata kasem! Doldurma çilemi efsa’, hükmündeysem.

Ört üstünü hadi, üşüyecek rahmindeki…

Tek kişilik masalarda bizden öteye kurul. Az beni dinlen, Firdevs yamacında yorulmadın mı zevkten? Bil ki burada iki adımda bir sen, on üç adım dört duvar mahsen! Son göçün müydü ki efsa’ yetişemedik kanadına! Pencerelerini sıkı kapama gök kubbenin, fısıltın varmıyor kıyılarıma. Seni hala seviyorsam yaşamadığımdandır efsa’. Bilirim ki sen haz etmezsin dirilerden, bu yüzden efsa’, işte bu yüzden önce öldüm! Seni seçtiler, çünkü sen kuldan da öteydin. ‘Sen biraz az bekle’ dedin, az/dım en çok bekledim. Bir kelam et efsa’ önümdekilere, çıktı canım beklemeden geçeyim!

Ve efsa’ ve mum ve kevser suyu gözlerin. Söyle hangi peygamber duasısın sen ? Kimler azarladı seni uykunda? Sabahına ağlama efsa’, melekler içleniyor.

Bildi(rildi)m şimdi efsa, aşk değiyor ömre sadece, el/değmiyor!

Seni gönle kondurana kurban olayım ki üç yeminin sonunda da sen! Ve aşktan gelmesin ki üç kitabın izninde esamen! Ahh bu kadar aşk olmayasıca!

Merhametsiz değildi billur suretine nazar eden ilk melek… Seni benden çok sevdi!

Olmuyor efsa’ olmuyor, sana ten boyu dokunulmuyor! Kefeni libasın öylesi hoş durmuş ki çocuksu endamında… Bari ekşit suratını, yine takılmasın ölümün hevesi suretine... Sahi, gözlerinin değdiği yerde görünmeyen mi var ki dalgınsın pencere kenarında…

Gözlerime saçlarını sür efsa’, bakıpta gör(e)miyorum! Sesleri geliyor oysa… Üç melek efsa’; su, sürme, ölüm kundağı… Elalığını sürülen sonsuzluk mu ki baktıkça d/üşüyorum. Topuğuna adımı yazdım, sağlam bas yere! Sığıntınım kucağında, eteğinle dualar mısın sabiliğimi efsa’?

Hani öldüm desem…

Hani özledim de bil…

Salınsa sesim gecene annen’ce, gel(e)mez misin?

Üç güne kadarmış hasret efsa’m üç gün kadar.…

az biraz bekle... eşikte cana sulanan melek değil mi, kıyamet dediğin?

Hadi! Ayart Azrail’i seni özledim!

Züleyha Çay

Körpe kalemlerden alıntı

2 yorum:

Türabi dedi ki...

Okumaya ilk başladığımda "Kesin Züleyha Çay'ın kalemi!.." dedim.. Vesilenle bir kaleme aşina oldum/k.

Başkasının acısnı kendi içinde, hem de ta derinden yaşıyor.Efsa!.. "Henna" gibi güzeldi.
Muhabbetle..

cografyacı dedi ki...

bencede kelimelerinden cümlelerinden kendine has kelime oyunlarıyla ben züleyha çayım diyor :) kendine has bir üslüp olması çok güzel :)
ayrıca rica ederim görevim :)