2 Şubat 2010 Salı

Duydun Mu Salâ'yı Henna Ölmüşsün!



Bizim güzlerimizin saçları kısaydı hep.
Yarının adı dündü. Ağlamıştım da bir kuş ölmüştü. Kanadında kırk dirhem ah, lisanından damlayan bir kurşun boyu secdegah. Adına kaç ağıt yakıldı sen bilme henna’. Az biraz büyü. Kanadında kuş sesleri, kanadığında kuş sansınlar seni. Aradığında bul, bulduğunca yitir beni. Hadi, yüreğini ser sedir boyu, toplasınlar güneşe satsınlar ürkekliğinden damlayan taht-ı esaretini. Burası ihanetin haset mevsimi…
Dinle beni henna’.
Bu kadar mı küçük yani ellerim, söyle kaç adım koştun da adın yetişemedi.
Söyle seher vaktine ‘’üstüne alınmış’’ de.
Söyle, ‘’kinini ön balkona asmış kurutmuş’’de.
Söyle. ‘’Gözlerinden öperim seni ey acı’’

Bilirsin ben seni hep severim henna’. Bilmelisin burada beş vakit zemheri. Ağzıma su diye verdim ezberini, üç vakit dondu dilim. Dilim dilim doğrandım da ben emanatına leke düşürmedim. Şimdi boyumdan aşağı devir ab-ı çeşmin yasını. Ben seni hep sevdim, sevdim, sevdim. Oysa seni sevmek için hiçbir nedenim yokken, senden geçmek için yol öyle çoktu ki henna’. Kimin nesiyim, sen, ben değilsen. Eteğinde âlem-i dünya, eğilsen. Dur, kaldırma kaşını henna’, bezm-i aşk arş-ı ala. Kıyamet dediğin bir melek, iki soluk, üç kuru kemikten kafes. Nasılsa ciğere düştü heves, öyleyse yan, yan henna’. Ah öyle kırgının ki toplasan bir içimlik su etmez. Usandım. Üstüne yazıldım, altını çizdim, ezdim, buruştum. Bir ölüyle savaşmak hepsinden güç henna’, tutamadığım diller var anlasana. Ah ben ne utanmazım henna’, hala çanak tutuyorum aklımın günahına. Bilmesinler seni özlemek ab-ı ikram bana. Yatır dizime kanadı düşmüş omzunu, alnından akana amenna. Oysa öyle değil henna’, zor; kolay değil. Öyleyse aşk, ülfet mi külfet mi henna’?


Yüzüm bir kuru asfalt, gözlerinden geçmeyen yol yok ki henna’. Ez mağrur başımı, bela. Söylenmemiş sözler var daha. Besmeleni koy çanağa, k/üfür âdemoğlunun ayıbına. Behey henna’! Adının miracına yirmi beş vakit secde indi dizlerimle, en pak amelim sen kalsana. Âmin dursan da ayrılığa, visalin farz-ı ayn maşukuna. Olmaz, olmaz henna’, adını ben de bilmeden yanılmaz, ki adın ıslak çıra. Beni hiç sorma henna’, ben ki gözlerimden süzdüğün Leyla, ben ki kendime dönen Mevla, ben ki tepeden tırnağa ala, ala, ala. Üfle neye henna’, aşk odum anlasana.
Kâtibim, sen söyle ben tesbih tesbih ebcedime lisanı hal ile yazgımı dizerim. Kölendir bendim. Söyle, sen itersen kimin eşiğinde dönsün dünya? Yetti henna’m arttım, yumruk kadar yürek ağır bastı kefeyi, ben seni âlem-i berzahta tarttım.
Silkele ulu orta saçlarına toz konan methiyeleri. Boş ver zil takıp oynasın hükümran ihanetler. Bir cennet serabı, cehennem provasıyken dünya, avuçlarımla gelen hepi topu bu, hor görme henna’.
Talibinim, talebenim, emrinim, amadenim. Kabulünsem aşk, reddinde aşk! Bildim, kulum tek sana meyilliyim. Hadi usul usul zılgıt çal aşka.
Sükûnu lazım… İşittim. İtaat ettim. Yüreği kambur olanın dudağında gül tomurcuklanmaz. Biliyorum sen bir melek değilsin, git makyajını yıka.
Gönlümün mabedinde taş kesil henna’!
Unutma unutacak nen varsa. Yüklen evvelini sırtına, düş yola. Bilirsin bu kentte her yol durak, her durak biraz sen. İçin yanmış belli, gözlerimi iç dinlen. Ah bilsem olur muydum bu kadar sen. Ahsen… En çok kendi yalanıma inanırken şimdi bana aşk desen ölemem ki ben.
Müteassıb bir eylem mi yani parmağına dolanan halka, çıldırtan bir zevk mi yoksa? Görmedim, duymadım, biliyorum! Ben her seher ön bahçede ölüyorum. Bana eziyet değil aşka çektirdiğin, kalbine kurbanını meziyet sanma. Vebali düşecek er geç tecelline asûde-hâlinin, geri say henna’, bende dur/ma. Bak, delikli ferman. Sözlerimden düştüm tepetaklak. Üflesen cürmümü bir rüzgâr edemem ki ben. İmtihan mı diliyorsun? Hiç kimseyle aşk olmamak yazgına safa mı yani? Yapma henna, yine o eski terennüm zamana dalga. Gel-git henna', gel. Git. Yıkılsın surlar! Gönlümüzün fethine dek kayluleden zırhım var. Topla tüm ayağına ip tutuşmuş yaralı kuşları, kalbimize göçümüz var. Sonra, sonra henna. Sonrası şimdi, şimdi önce… Karıştım henna! Düğüm düğüm çöz beni dürr-i câna.


Ela buhurdanlık. İrem nakış. Ah bu muazzam bir seyrüsefer henna’.
Düş içime.
Dön dışıma.
Leyla’ya ya Leyla’ya.
Leyla’ya ya Mevla’ya.

Züleyha Çay

2 yorum:

Türabi dedi ki...

Bende merak uyandırıyor Züleyha Çay.
Harika maşaallah (: aşk kesilmiş bir kalem..Yemesi aşk,içmesi aşk sanki.. Aşkla doğmuş,aşkla öl(mey)ecek.. "Ölen hayvan imiş,aşıklar ölmez"
Muhabbetle..

cografyacı dedi ki...

aynen bendede öyle..