Suretler kesildi
Ses gelmiyor artık
Kırkbirinci tufandan bu yana alamıyorum vahyi
Nicedir cihan içre yol almıyor şiirim
Köleleri kışkırtmıyor imalı can çekişim
Her gün tazelenen bir ölü geçiyor benliğimden
Kemanın yok
Yay gönlüme değiyor
Teller deliyor delişmen yüreğimi
Davud’a has kılınan bana memnudur sanki
Her nefesim şir-pençe
Her cümlem nakıs
Alamıyorum üstüme mübalağa sıfatları…
Güftesi saklanmış
Lal/melal yüklü bir mezmürum
Tutunamıyorum arşa arş kapatmış olmuş bana bablarını
İlim mi çekildi acep arzdan
Yoksa ben, son bilgeden bu yana
Yemin olsun ki zeytine ve nara
“Anestü nara”
İhanet etmedim sana
Sen beni ben sandım da
Kitabımdaki tahmidi ithaf ettim semana
Güneşi öldüren soylu inkâr aşkına
Kalemimi ürperten senin sesin
Yağmurdan okuyamıyorsam da azap kelimelerini
Toprağın kokusu oluyorsun ünlemlerimce
Senden başkasına düşüm mü var benim?
Bilmedim
Adını böldüm münkir bir teslise
Birliğin üstüme çöktü
Tevhidin: dağ
Yalnızlığına hiç mi hiç isyan etmedim
Yalnız kaldım bölündüm
Toplamım sana vardı
Seni verdi: bir (vahdet)
Bakışlarımı topluyorlar şimdi geceden
Ama bilirsin senden başkasına düş görmedim ki hiç
Mesnevim noksan
Sebeb-i telifim yok
Son askı’dan bu yana
Sana ihanet etmedim hiç
Sana ve Mihriban suretine
Yani kanla aharlanan o ebruli çehrene
Düş görmedim senden başkasını hiç
Yelkenim senle dolu
Rüzgârım sen…
Beni yani o etten ve kemikten malül kelimeyi
Al ve hitabına kat
Adım değsin diline
Kelamın ben olayım
Kitabında der-kenar
Son mezmurdan bu yana
Sana ihanet etmedim
Mayın tarlasında ki işaret taşa kadar
Yalana kapattım gözlerimi
Bir başka sahilde uyanırım diyerek!
Senden başkasına hiç düşüm olmadı benim
Bir başka tecride düşerim diye
Uykusuz kaldım yıldızlarca
Ondandır hiçmi hiç
Düşmedin gözlerimden
Gözlerimden yani o ateş ve azaptan
Görüntü mahzeninden…
Bağışla! Bilmemişim
Sana dünle
Sana benle gelmişim
Gelmişte durmuşum ölüm eşiği gölgene
Gölgeni ben sanmışım
Leyli köyünde çakar şimşek
Burada yanar harmanın
Kelimem yok katamam ölümsüz tarihçene
Ben ki bu dehr-i denide a’raflara mahkûmum
İlk sürgünden bu yana sana ihanet etmedim
Korkmuyorum tenhadan
Tenhadan ve tehiden
Benim korkum yalnız kalma isteği
Konuşmasan
Mührümü ifritlerin saracak
Bağışla bilememiş
Sana günahla gelmişim
Siyah bir gül yerine
Şah damarımı getirmişim
Kanım etimin tutkusunu taşımış olmalı sana
ondan ben kokuyorsun !..
Son zandan bu yana sana ihanet etmedim
Ve ben hala göğüne asılıyım
Ve hala yürüyorum kayıp haritalarında
Yemin olsun ki güneşin tersine
Yani sana döndüğü güne
İptilam sana hala
Sana ve katışıksız bir ecza olan büyülü gözlerine
Sevdiğim ölüm kuşum
Azabım!
Kan buludum
İnadım
Kıyamet çıkınım
Mizanım
Yanık ömrüm
Harmanım
Ateş gayyam
Durağım
Ulvi yüküm
Burağım
Sırat meşalem
Adağım
Haşir günüm
Sunağım
Yemin olsun ki sana
Sana ve akıştığım biricik varlığına
Adına
Senden başka düşüm yok
Düş görmedim başkasına
Kırkbirinci tufanda
Son askıdan bu yana
Son bilgeden ilk sürgünden
Bu ana
Son askıdan va zandan
Boğazımdaki son mezmurdan
El-ana
Ben sana / hiç ihanet etmedim
Çünkü sen zamirimden
Bana hükümlü
Lal mezmurumsun
Sus bak davud geliyor
Koynunda bir cenaze…
Mehmet ÇElik
0 yorum:
Yorum Gönder