12 Aralık 2010 Pazar

Bir Elma İki Ayna- Taşkın Tuna



-“Peki hepsi iyi güzel de biz Allah’ı nasıl arayacağız?”
-“Sen insana ulaşmadan Allah’ı boşuna arıyorsun” dedi Rabia Hatun gülerek.
-Biz senin bu düşüncelerini kolay kolay anlayamayacağız galiba
-Haklısın, ama şu kafana iyice bir bak!Niye Allah onu yuvarlak yapmış dersin?
-Bilmem sen söyle!
-Başın yuvarlak çünkü eskiden beri alışageldiğin bütün köhne düşüncelerin yön değiştirsin diye!
-Bizim kafamız bu kadar ince düşünceleri kavrayamıyor
-Ne yapayım, maşrapan küçükse deryayı suçlamaya hakkın yok!Boş bir kafa şeytanın çalışma odasıdır.Çünkü kavrayamadığın şeyler senin değildir.
Bir derviş içini çekerek söylendi:
-Senin söylediğin bu konular çok derin!Nerede bizde bunları anlayacak feraset?
-Dikkat et!Derin olan kuyu değil,kısa olan iptir!Eğer ırmakta su kalmamışsa, bu kanalın değil, kaynağın suçudur.Sen de kaynağını ara bul!
Şimdiye kadar hiçbir soru sormayan sadece sessizce konuşulanları dinleyen dervişe Rabia hatun sordu:
-Sen niçin konuşmuyorsun, niye sormuyorsun?
Dervişten dudak bükmekten başka cevap alamayan Rabia Hatun alçak sesle söylendi:
-Sormaz ki bilsin,sorsa bilirdi!Bilmez ki sorsun,bilse sorardı!
Bir derviş atıldı:
-İyi ama Allah’ın isimlerinde bu kadar çokluk varken,biz”Vahdet” dediğimiz bir’liği nasıl anlayacağız?
-Çokluk demek,kesret demektir.Bu kainat,kesret alemidir.Kesrette vahdeti bulasın ki,’ilmel yakın’ mertebesine ulaşabilesin.Bu şuna benzer.Evin penceresinden giren güneş ışığını düşün.Ne kadar çok pencere varsa o kadar da ışık var demektir.Bu sizi yanıltmasın.Aslında ışık bir tanedir, güneş de bir!Anlaşıldı mı?

0 yorum: