11 Mayıs 2009 Pazartesi

Selam Sana Ey Nebi'den...



o kadar çoğaldı ki “bana ne!”lerimiz
o kadar birikti ki bahanelerimiz.
o kadar benimsedik ki “bana dokunmayan yılan”ları “bin yaşa”tmayı,
sokakları kuşatan çaresizliği görmezden gelir olduk
vicdanlarımızın sızısını kesiverdik
haksızlıkların fotoğrafını çekerken, haksızlığa uğrayanları kendi yalnızlıklarına terkettik.
hepimiz birimiz için olamadık; içimizden çıkıp hepimiz için olmak isteyen birilerini küçümsedik, ucuz kahramanlar listesine ekledik.
“böyle gelmiş böyle gider”leri ağrı kesici gibi yutup başkalarına ağlayan yanlarımızı uyuşturduk
rahatladık, çok rahatladık
yüreğimize batacak kıymıkları geçtiğimiz yollardan temizlettik
nefsimizin iştahını kesecek görüntülerin üstünü ustaca sıvadık
yuvalarımızın duvarlarında dışarı sızdırmadığımız sevgi gölcüklerimizden bir kaç damla olsun serpemedik yoksulların üstüne
göz yaşlarımızı tükettik, gönlümüzün yağmur yüklü bulutlarını kovduk
çocukları, çocuklarımızı, çocuk yanımızı senin gibi sevmedik, senin gibi sevindiremedik
içimizde sancıyla kıvranıp duran duygularımızı itip kaktık.
yüreğimizi yakıp duran varoluş kaygılarını ciddiye almadık.
derdimizi yok sayıp deva aramadık.
sahte çarelere kanıp çaresiz kaldık
oysa sen, oysa sen
kalbimize sahip çıktın onca kötülüğün içinde
‘’vicdanınızı tahriş edeni terk edin’’ dedin de,
‘’şüpheli olandan uzak durun’’ dediğinde de,
kalbimize güvendiğini sezemedik.
hoyratlıklarımızı vicdanımızın cetveline vurduğunu göremedik.

0 yorum: