20 Temmuz 2009 Pazartesi

Hüsn-ü Aşk




Sevgioğulları (Beni-mahabbet) isimli bir Arap kabilesi vardır.

Bir gece bu kabilede bir kız bir de erkek çocuk doğar, erkeğe Aşk kıza Hüsn ismini verirler, bu ikisini birbirlerine nişanlarlar.
Öğrenim zamanları gelince ikisi de Edep okuluna giderler, bu okulda Munlâ-yı Cünun isimli büyük bir hoca vardır.
Bu sıralarda Hüsn Aşk'a aşık olur.
İkisi zaman zaman Mânâ gezinti yeri`ne gitmekte gezinmekte, sohbet etmektedirler.
Bu gezinti yerinde Suhan isimli bir mihmandâr (misafir ağırlayan kişi) vardır ki bu kişi her şeyi bilen çok büyük bir insandır.
Fakat, Hayret isimli kudretli bir kişi Hüsn ile Aşk'ın görüşmesine mani olur.
Bir süre Suhan yoluyla mektuplaşırlar.
Aşk'ın Gayret adında bir lalası vardır ve sonunda ikidi Aşk'ın gidip Hüsn'ü kabile büyüklerinden istemesi konusunda anlaşırlar.
Kabile büyükleri ise Aşk'ın bu arzusuyla alay eder ve eğer Hüsn'e kavuşmak istiyorsa Kalb ülkesine gidip Kimyâ`yı alıp gelmesi gerektiğini söylerler.
Yolun ne denli zorlu ve korkunç olduğunu da anlatırlar, Aşk yolda dev, cin ve cadılarla karşılaşacak, ateşten bir denizden geçmek zorunda kalacaktır.
Aşk ile Gayret Kalb ülkesine yola koyulurlar ve başlarından birçok badire geçer.
Her badirede onları Suhan kurtarır.
Mutlu sonla biten hikayede; işin sonunda Aşk'ın Hüsn'ü kendinden ayrı sanmasının onu yanlış yollara düşüren şey olduğunu, aslında Aşk'ın Hüsn, Hüsn'ün de Aşk olduğunu, birlikte ikiliğin var olmayacağını aslın birlik (teklik) olduğu mesajı ile karşılaşılır...



Şeyh Galip

0 yorum: