18 Ağustos 2009 Salı

Yusuf ile Züleyha / 5. bölüm

http://img2.blogcu.com/images/c/i/z/cizgininbittigiyer/1btw3.jpg


Yakub'un Yusuf'u Diğer Oğullarından Ayırması

Yusuf, emniyetli baba göğsünün sıcağında uykunun sularına düşerken, Yakub çölün derinliklerine baktı, sonsuzluğa. Sonra Yusuf’u ve diğer oğullarını düşündü. En fazla da Yusuf’a muhabbetindeki farklılığı, coşkuyu düşündü. Düşüncesinde, Yusuf’un ve Bünyamin’in, on büyük kardeşe baba bir- ana ayrı oluşun yeri yoktu.

Dedi: Bir baba, bir anne gibi taşımasa da karnında, kanından yaptığı sütle beslemiş olmasa; bir yanını tamam ettiği, hayatına sebep olduğu yavruları arasında ayrım yapabilir mi?

Birini, on birine fazla, on birini birine eksik tutabilir mi? Birini öbürüne denk tutmasa geceleri hiç uyuyabilir mi?

Yusuf on bir kardeşinden farklı değil kalbimde Yusuf olarak. Ama Yusuf dediysem, Yusuf gözlerinde Yusuf’tan başka şey gördüğümden.

Yusuf’a ibtilam, bu ibtilayla sınanacağımdan. Yusuf’a sevdam Yusuf’un gözlerinde yansımasını gördüğüm ışıktan.

Yusuf göl, ben göle görüntüsü düşen mehtabın ardındayım.

Yusuf ayna, ben aynaya yansıyan ışığın tayfındayım.

Yusuf suret, ben suretten içre aslolanın sevdasındayım.

Nakşı görüp de nakkaşa nasıl kayıtsız kalayım? Varlığımın ve mahiyetim, nasibim ve görevim O’ndan ve O’nun içinse, O’ndan gelen ışığa gözlerimi nasıl kapayım?

Yusuf da on bir kardeşi kadar evlat bana.

Neyleyim ki Yusuf’tan fazlası var Yusuf’ta.

Yusuf’u sevdi Yakub.

Yusuf’u çok sevdi, farklı sevdi.

Ve kendi muhabbetinden başı dönerken Yakub’un, anladı ki kendisine sırrını gösteren gökler başının üzerinde muhabbetin temeliyle dönmektedir. Ve anladı ki Yusuf’u, bir babanın evladına duyduğu muhabbetle değil, ilahi nurun cezbesine kapılmış bir peygamberin diğer bir peygamberi sevdiği gibi sevmektedir.

Yakub’un Büyük Oğullarını Töhmetten Kurtarması

Bir oğlu kalbinin üzerinde uyurken Yakub, on oğluna dair kalbinin içinden geçen korkuyu düşündü. Bünyamin henüz öykünün dışında kalacak kadar küçüktü.

Oğul oğul Yusuf’um oğul dedi Yakub önce. Oğul oğul on oğul, diye devam etti:

Kalbimde on iki yıldız, aydınlığımsınız. Birinizin yerini yeğ tutamam diğerine şu baba yüreğimde. Korkum gün ortasında ani bir karanlık gibi düşerken yüreğime, korkum, kalbinize duyduğum güvensizlikten değildi. Yusuf’a, düşünü kardeşlerine anlatma derken ben, on iki yıldızı göklerinde gezdiren sema olan ben, her oğul sözcüğü çıktında ağzından kalbi hacminin on iki katı kadar genişleyen ben olan ben. Yusuf’u korumak kadar on oğluma da korumak niyetindeydim. Korkum nefsinize tasallut edecek şeytana dairdi. Şeytan ki musallat olmak çin nefsinize fırsat kollar. Nefis ki kötülüğü emreder.

Şeytan nefsinizi ele geçirdiği zaman ki öyle genç öyle erkensiniz, öyle tecrübesiz öyle mukavemetsizsiniz, şeytan sizi ele geçirdiği zamana dair itham ettiğim siz, siz değilsiniz.

İthamım, içinizde taşıdığınız cevhere dair değil ey on oğul. Töhmet altında bıraktığım, siz değilsiniz. Geçici olarak elmas düşerse çamura, pas tutarsa kıymetli bir ayna, kıymetinden yitirmez elbet. Ama ele alınıp temizlenmesi gerek. Ve hiç düşmese elmas çamura, hiç pas tutmasa ezeli nurun ışık düşürdüğü ayna, daha iyi değil mi? Öyle bir illet ki şeytanın nefse zulmeti, yaklaşmasına hiç izin vermemeli.

Şeytanın tasallutundan korumak zor, onun tasallut edebileceği karanlık uzak durmak daha kolaydır. ‘’Yapma’’ yasağını yerine getirmekten daha kolaydır ‘’yapma’’ emrini gerektirecek kötülüğe hiç yaklaşmamak.

Hele ki saf çocuk kalbi iyilik kadar kötülük karşısında da savunmasızdır, çocuk yüreği kötülüğün kötülüğünü fark edemeyecek kadar gönül gözünden mahrumdur. Bilgi ve tecrübe, terbiye ve erdem biriktirip de o kalbin içerisinde, kıvamın gücüyle kendi kalbinin emrettiği iyiliğe sahip çıkıncaya kadar çocuğun kalbi, kötülük ihtimalinden uzak tutulmalı, Şeytanın içine sızabileceği aralıklara izin verilmemeli. bu yüzden ey on oğul, ithamım size değil şeytanadır. Şimdilik bu bilgi sizden uzak tutulmalıdır.

Kocaman dağın arkasından fecr, ipliklerini tükenen geceye uzattı. başı telli ince boyunlu kuşlar yuvalarında, arslanlar ve kara panterler mağaralarında, kervan yorgunu develer ağıllarında kıpırdandı. Çöldeki canlılar arasında bir kurt ve bir karaca da vardı.

Yusuf uykusunda iç geçirdi. Bünyamin annesinin göğsünden süt emdi. On oğul, kükreyen on yavru arslan gibi, sabahın ilk soluğunu çekti içine. Yakub çölde günün başladığını fark etti.


Sonraki bölüm : Kardeşlerinin , Yusuf'u Kıra Götürmek için Yakub'dan İzn Alması


önceki yazıları okumak için Tıklayınız!



0 yorum: