4 Ekim 2009 Pazar

Aşk..




Aşk...

En mahrem yerden çizilip, en utangaç yanımızdan sınıyordu.

Bencilliği unutup “sen” vadilerinde koşturuyor,

Ertesiz bırakıp, dünlere prangalıyordu.

Tüm mevsimleri değiştirip; zemheride yaz, yazda karakışa dönüyordu.

Şikâyet ettikçe de acıtıp, gülün dikeni oluyordu.

Her geceye bir isim kazıyor, her sabaha o ismin kırıklarını seriyordu.



Aşk...

Yalnızlığın peçesini açıyor, acılarla yüz göz ediyordu.

Dile kadar gelip yutkunulan kırgınlıkların tadı oluyor,

Yürekte kekremsi bir tad bırakıyordu.

Bu halinden hiç şikâyet etmiyor, hüzünlendikçe bileniyordu.

Yani “Ben”li anları un ufak edip başımızdan aşağı serpiyordu.



Aşk...

Üç harf tek hece iken,

Bir ömre bedel olacak kadar derindi.

Bir şey için her şeyin feda edildiğini duyduğumuzdan beri, vazgeçişlerin adıydı.

Bir damla gözyaşında tufanlar saklayandı.

O kadar güçlü, bir o kadar masumdu.

Kimi zaman hoyrat bir rüzgâr oluyor; kızdıkça yıkıp, hüzünlerde susuyordu.

Kimini mecnun edip çöllere düşürüyor,

Kimini boğup deryada yitiriyor,

Kimini zindanlara itip, kendini bitiriyordu.

Saadet Bayri Fidan

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Her geceye bir isim kazıyor, her sabaha o ismin kırıklarını seriyordu"
güzelmiş.))

Sevgi dedi ki...

Aşk bir ömre bedel olacak kadr güzeldir. Çok güzel